Vesayetten Halk Egemenliğine Recep Tayyip Erdoğan (Makale)

 

II. Mahmut, mevcut Osmanlı kurumlarının yanı sıra Batılı örnekte askerî, idari ve adli çeşitli meclisler kurmuştur: Böylece çağdaşlaşmayı adeta bir devlet politikası haline sokmuştur. Devlet ve toplum hayatını değiştiren reformlar yapmıştır. Bu reform girişimlerinden biride Osmanlı İmparatorluğu’nun gelişmesinde büyük bir engel olan Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılarak, devlet üzerindeki askeri vesayetin ortadan kaldırılması çalışmalarıdır. Ancak bu girişimler daha önceki birçok padişahın hayatına mal olmuş girişimler gibi başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Daha sonra cumhuriyet döneminde de bu baskıcı, militarist ve elitist yapı varlığını sürdürmekle, 2007 Ak Parti Hükümeti döneminde durdurulabilmiştir. Ancak devlete tam iki yüzyıl kaybettirmiştir.

 

“Halkın temsili noktasında, Merkez sağda, Menderes-Demirel-Özal çizgisini dikkate aldığımızda, Adnan Menderes, tek parti yönetiminin asker-sivil elit bürokratlarına karşı ‘kasketlilerin’, ‘çarıklıların’ temsilcisiydi. Süleyman Demirel iktidarında ekonomide büyük kalkınma yaşanmıştır. Demirel, Türkiye’nin en büyük inşa ve imar dönemine damgasını vurmuş liderdir. Turgut Özal ise merkez sağı ‘çarıklılardan’, ‘kasketlilerden’ şehirli, modern çizgiye taşımıştır. Özal merkez sağ çizgiyi yerellikten, küresel sınırlara çıkarmış bir liderdir.” (Sarıer, 1999: 21) Temsili olarak bu kültürün, geleneğin ve anlayışın devamı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde daha kapsamlı, daha gelişmiş ve modern bir yapıyla Ak Parti’de sağlanmıştır. Sarıer’in düşüncelerine geri dönersek bu temsile ilişkin düşüncesi Türk siyasal partiler tarihinde tam yerine oturmakla, Demirel’in iktidarını korumak için karşı güçlerle uyuşma çabasındaki tavizleri onu bu çizginin dışına itmiştir.

 

Siyasal partilerin ortaya çıkışından bu yana gelişen süreçteki parti liderliği unsuru önemini daha da artırarak günümüze kadar geldi. Liderlik anlayışı ve ona atfedilen özelliklerin ne olması gerektiği hususunda çok değişik yorumlar yapıldı. “Sokrates’in, ‘iyiyi kötüden ayırma yeteneği, neyi yapıp neyi yapmayacağını bilmek’ olarak tanımladığı erdem bir liderin sahip olması gereken en önemli niteliktir.” (Dural, 2002: 33–34) Sokrates’in öğrencisi Platon’a göre ise lider olabilmek için asgari 30–50 yıl arası çok güçlü ve filozofik bir eğitimden geçmelidir. “Ya filozoflar kral olmalı ya da krallar filozof” diyerek yaşlı bilge aristokratlarca ülkenin yönetilmesini öngörmektedir.” (Dural, 2002: 35) Erdemin ve bilgeliğin lider anlayışta olması gerekliliğine katılmakla beraber bunların iyi bir yönetim için yetmeyeceği, başka hususların da varlığına ihtiyaç duyulmaktadır. “Liderlikte özellikler yaklaşımı paralelinde yapılan çalışmalarda ister lideri tanımlarken gücü ve kontrolü vurgulasın, ister grubu ön plana çıkarsın, varılmak istenen nokta; bazı insanların doğal liderler olduğu ve bu doğal liderleri başkalarından ayıran fiziksel karakteristiklere ve kabiliyetlere sahip oldukları düşüncesidir.” (Yuki, 1991: 178) Bunun da yanında liderin her bakımdan bir bütün olarak siyasi partinin tüm özelliklerini özelinde taşıdığını, taşıması gerektiğini vurgulamak isterim. “Liderlik örgütlerin amaçlarını gerçekleştirmede devamlılığı sağlamak ve rekabette başarılı olabilmek için gerekli olan değişim ve dönüşümleri örgüte kazandırmaktadır.” (Yalçın, 1994: 54) Gerçekten de güçlü lider anlayışlarına baktığımızda hem dünyada hem de ülkemizde bu parti liderliğinin özelliklerini görmekteyiz. Mustafa Kemal Atatürk, Adnan Menderes, Turgut Özal ve Recep Tayyip Erdoğan’ın Türk siyasi tarihinde oynamış oldukları rolün temsilcileri oldukları siyasal partiden bağımsız olmadığı ancak onlardan ileri olduğu inkar edilemez. Tuncay ise siyasi parti liderliğinin diğer örgütlerdeki liderlikten daha büyük önem taşıdığını söyler. Bu nedenle siyasi liderin özel nitelikleri, örgütün büyümesinde ve başarısında son derece etkilidir. Tuncay’a göre liderin hitabet gücü, ideolojik boyutu ve propaganda usullerine bağlılığı liderlerin uyum ve uzlaşma kapasitesi ve de olaylardaki cesareti ile tecrübesi, onun karizmatik lider olabilme vasfına etki etmektedir. (Tuncay, 1996: 184) Siyasal partilerin vizyondaki yansımalarının parti liderinin özelinde cereyan etmesi, bilhassa ülkemizde seçmen davranışlarının bu paralelde belirlenmesinde en büyük etkendir.

 

Bir partinin seçmen nezdinde ideolojisi, örgütü, programı, yaklaşımı ve diğer bütün tutumlarının özeti kuşkusuz ki lideridir. “Artık siyasal kampanyalar parti ideolojilerinin ve programlarının tanıtımına ağırlık veren özelliklerinden uzaklaşmış lidere odaklanmıştır.” (Özkan, 2007: 22) Liderlik konusunda günümüzde birçok çalışma yapılmıştır. Bu çalışmalar herkesin üzerinde uzlaştığı bazı yararlı çıkarımlara sahip olsa da sonuçlar açısından bambaşkadır. Eskilerin deyimiyle kader, kısmet kavramları hala geçerlidir. En tipik yaklaşım olan karizmatik lider anlayışından bahsedecek olursak, “karizma, lideri diğer insanlardan farklılaştığına inanılan, çalışarak kazanılmayan, yaradılıştan gelen olağanüstü özellikler veya herhangi bir kimsenin olağanüstü yeteneği olarak anlaşılmalıdır.” (Weber, 1993: 375) Geleneksel lider anlayışının tarihi liderlikler bakımından incelendiğinde bazı çıkarımlara ulaşmak mümkündür. “Lider içinde bulunduğu gruptan doğar ve aynı grubu davranışa yöneltir.” (Sabuncuoğlu, Tüz, 2005: 204?205) Genel liderlik anlayışından bağımsız olarak siyasal liderlik anlayışı ise kapsam, önem ve yapısal olarak daha farklıdır. “Siyasi parti liderliğinin diğer örgütlerdeki liderlikten daha büyük önem taşıdığı ve bu nedenle siyasi liderin özel nitelikleri, örgütün büyümesinde ve başarısında son derece etkilidir.” (Tuncay 1996: 184) Dünyada gelinen nokta itibariyle bütün seçim ve yönetimin siyasal partilerin liderinin etrafında cereyan ettiğidir. Ülkemizde de bu durum yeni olmayıp, bir gelenek halinde dönem dönem ortaya çıkmış baskın siyasal liderlerin bu görevi üstlendiği görülür. Cumhuriyet döneminde Mustafa Kemal Atatürk’ün, 1950’lerde merhum Adnan Menderes, 1980’lerde Merhum Turgut Özal’ın ve 2000’li yıllarda Recep Tayyip Erdoğan’ın üstlenmiş olduğu bu görev kendilerinden sonra gelen siyasi liderlerce doldurulamamış ve bu boşluk dönemlerinde her alanda ülke geriye gitmiştir. Özellikle 1990 ve 2000 yıllarda artık liderlik siyasal partilerin başarısında en tepe noktasında yer almaktadır. “Liderler artık yeni siyaset biçiminde en önde yer almaktadırlar. ‘Partilerin merkeze yığılması’ olarak bahsedilen gelişmenin sonucunda partilerin birbirlerine benzemeleri ve medyanın öneminin ve etkinliğinin toplumsal hayatta artmasına bağlı olarak liderler ön plana çıkmıştır. Nasıl ki bir ürünü satın alırken, benzer ürünlerden bir şekilde farkına göre tercih yapan birey, merkeze yığılan partiler arasında tercihini de ‘liderin farkı’na göre belirleyecektir. Klasik anlamda lideri ön plana çıkaran unsular; güven, dürüstlük, çalışkanlık doğallık iken yeni süreçte aynı özellikleri iletişim kaynağı olarak taşıması önemlidir.” (Yıldız, 2012: 128) Seçimi kaybeden siyasal partilerin ve özellikle seçmen çevrelerinin sorumluluk bakımından ilk baktıkları yerin siyasal parti lideri kurumun olmasından daha doğal ne olabilir. Batı demokrasilerindeki seçimlerde başarısız olan siyasal parti liderinin istifası kurumu henüz bizde geçerli değildir. Dış ve iç siyasal aktörlerin parti adaylıklarına ve parti liderliğine zorlamayla getirdikleri kişilerin lider vasıfları taşımaması nedeniyle halkla bir türlü mayalarının tutmaması artık sık karşılaştığımız bir durumdur. İyi lider tanımlamasında bazı özelliklerin bulunması şarttır. “... Vizyon sahibi olması, bilgi sahibi olması, tutkulu ve fedakar olması, inançlı, kararlı ve tutarlı olması, örnek teşkil etmesi, güven vermesi, motive etmesi, beklentileri vizyonla bütünleştirmesi, ilham vermesi, gelişim odaklı olması, adalet duygusunun olması, mütevazı olması, iyi bir dinleyici olması, açık iletişim kurması, insanlara karşı duyarlı olması, durumlara karşı duyarlı olması, yenilikçi olması, hızlı ve etkin karar vermesi, esnek olabilmesi, zamanı etkin kullanması, sinerji yaratabilecek takım kurabilmesi...” (Akiş, 2004: 62?63) Akiş’in de belirtmiş olduğu özelliklerle çerçevesi çizilmeye çalışılan bu tanımlama, dinin, demokrasinin ve erdeme ilişkin ideal felsefenin ortak düşünceleridir. Bu özellikleri gerçekten taşıyan kişilerin hemen hemen bütün kesimlerce yönetici olması arzu edilir. Madalyonun diğer yüzü ise siyasi hayatımızda sık sık karşılaştığımız siyasal figürlerin, Makyavelist söylemde de daha önce dile getirmiş olduğumuz gibi bu vasıfları taşımıyor olsa da öyle görünmeye çalışması gerçeğidir. “Türkiye’de liderler, partilerden daha fazla tanınmaktadır. Zaman zaman partilerin isimleri bile hatırlanmaz, ama liderler hatırlanır.” (Şener, 1995: 2) Bu nedenledir ki halk çoğu zaman gerçekten kimin samimi kimin rol yaptığını görebilmektedir. “Bir lider retoriği güçlü bile olsa, eğer sözlerinde doğruları barındırmıyorsa toplum tarafından dışlanmayı göze almalıdır.” (Barrow, 2005: 87)

 

Murat YAKIŞAN

 

 

 

Ad Soyad

Mesajınız


Telefon
E - Posta Adresiniz
 
© 2015, AV. MURAT YAKIŞAN - Tüm hakları saklıdır. AV. MURAT YAKIŞAN Resmi Web Sayfası